eski bir dosta

ah sevgili dostum, buna belki zayıflık, sevgi israfı diyenler olacak, ama ben geçmişimde bıraktıklarımı, kırıldıklarımı, beni yerlebir edenleri hala sevmeye devam edebilirim. ediyorum da... seni sevmeye, hala en güzel gençlik anılarımın sahibi olduğuna inanmaya devam etmem gibi.... ben mesela biliyorum senden daha fazla güldüğüm biriyle karşılaşmayacağımı, ama bazen sevdiğin, zaafın olan birinin yanında değil doğrunun yanında olmalısın. ben birini seviyorsam başkalarının dediklerini umursamam, bana muamelesine de bakmam... bazen kendime olan muameleyi değerlendirememe hastalığım var belki de o yüzden... senin başkalarına muamelen, başkalarına olan tavrın beni sana karşı tüketti sen mi beni yoksa ben mi seni zehirliyordum bilinmez ama ikimizin dostluğu bir doğru oluşturmuyordu... ikimizin dostluğu evrene iyilik katmıyordu ben biliyorum senin bu haykırmaların sadece beni sevmenden, benim de susuşlarım sadece seni sevmemden... ben seni hala çok iyi tanıyorum, bu yüzden ben

Masal.

Sessiz olunması gereken dört köşeli mahzenler.
Kelimeler bir dört duvar aslında.
Yan odada ise harflerin arasına dolaşmış bir ruh.
Bir atın üzerine binmiş tek bir harf apar topar getirdi ruhu.
tek bir kelimenin içine sindi.
Kırmızı unuttu kırmızılığını.
Mavi. Gökyüzü. Masal.
Kuş olageldi.
Bir harfin devrimiydi bu masal.
Zordu diğerlerini ayartmak.
Geceleri bekçisi uyur mahzenlerin.
Geceleri mutluların kaçtığı zamansız zamanlar.
Ya mutluluk?
Siz bilemessiniz zorla asıldığınız dudaklardaki insanların o sonsuz mutluluğunu.
Yemin etmişlerdir onlar dinlemeye ve konuşmamaya ve susmaya.
Onlar denize atılan taşın gideceği yerde dua edenlerdir.
Orada değillerdir.
Orada olacaklarını bilenlerdir.

Huzur.
Belki biraz huzur.
O taşın boylu boyunca uzandığı denizin sessiz kuytusunda.
Evet orada dudaklarını zorla çekiştirip gülümsetenler yoktur.
Orada samimi hüzünlerin ardında atılan samimi kahkahalar vardır çünkü.
Denizin en kuytusu.
Mavi. Evet mavinin devrimiydi bu. bilemessiniz.
Mavi masal yazmaya niyetlendi.
Atlılarla gelen ruhun kuş olagelmesiydi.
Masal, kuşların gözlerinden damlayan gözyaşının görünmemesi adına başladı.
Kuşlar denize göç etti.
Denizler gözyaşıydı, gözyaşı her yerdi.
Gözyaşlarını susturmak isteyenlerin bedenlerini intihara sürüklemesiydi.
Kuşlar denizde.
Gökyüzü denize düşmüştü işte.
Kuşlarla birlikte.

Ama huzur,
Atılan taşın da uzağında.
Bir bahçeye de düşebilirdi gökyüzü.
Ve o atlı yerinde uyuyakalmış sükûneti rahatsız etmişti sadece.
Sükûnetin huzurunu bozmalıydı ki rahatını kaçırmalıydı ki yeni yerler keşfetsin.
Huzur büyük evlerin değil
Diz dize gözlerin olduğu yerdeydi.
Perdelerine sinen bulutlardaydı.
Fesleğenler balkonları süpürmekle meşguldü orada.
Sobası, dumanı tüten bir çaydanlıktı.
Koltuğun üzerine ilişen battaniyeydi işte.
İşte o zaman mavinin emrine girdi Kırmızı.
Kahverengi ve yeşil ve kuşlar bir şarkı maviye.


Hindibalar ölmez.

-martı-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çobanı Seyr

Fantom Uzuvları Algılama olayı ve Dışımızdaki dünyayı nasıl oluşturuyoruz

kime şiir yazılır, kime yazıyorum ben bu şiirleri, insana olmadığı kesin be kardeşim